26 Haziran 2021 Cumartesi

Ben Duyduğunuz, Gördüğünüz, Hissettiğiniz Her Şeyim

Feyyaz, kötü olan her şeyin birleşimi gibiydi. Ayrıca kendisine duyduğu gereksiz bir özgüven ve kendini beğenmişliği vardı. Bunun sebebi çok belliydi. Etrafında duran birkaç paralı koruma, kasada tuttuğu bir tomar para ve altın,  ona ihtiraslı bir şekilde ego aşılıyordu. Zaman geçtikçe çevrede güçlenmesi de cabasıydı. Gereksiz özgüven ağır bir hastalıktır. Tedavisi ise ölümdür. Ruhu ve bedeni rahatlatmanın tek yolu ölümdür çünkü ruh o sırada hiç olmadığı kadar özgür olur. Havalara uçar. Gitmek istediği her yere gider. Görmek istediği herkesi görür. Sevmek istediği herkesi sever. Küfür etmek istediği herkese küfür eder. Yaşarken özgür olan bütün insanların bile erişemiyeceği mertebeye erişir. "O yüzden senin bu özgürlük makamına ermen için elimden geleni yapacağım Feyyaz. Bu ağır hastalıktan kurtaracağım seni. Bunu bizzat ben yapmayacağım. Zaten yapmaya da gücüm yetmez. Bunu senden daha zengin, daha çok paralı koruması ve daha çok nam yapmış bir adama yaptıracağım. Onları kışkırtacağım."


Feyyaza olacakları düşündükçe iyice soyutlaştığımı düşündüğüm bu toplumun içine doğru sıyrılıyorum. İlk önce başımı içeri doğru soktum. Garipsedim, çok farklıydı orası. Her yerde insanlar, arabalar, ağaçlar, röpdeşambırlar, güzel kokulu parfümler vardı. Somutlaşmanın ilk adımını gerçekleştirdim sanırım. En zor olanı yaptım. Birazcık zamana ihtiyacı var zihnimin. Bütün betimlemelerin ortasında yapayalnız kalmaması için çok az bir zaman lazım sadece. Bu zamanı iyi değerlendirmek için yola koyulmuştum. Bindim kamyonete, kontağı çalıştırdım, yola koyuldum. Gideceğim yer Kadı Çıkmazı sokağında saatli bombanın çıkardığı tik tak sesi gibi bir sesi belli periyotlarla çıkaran bir araba hurdacısıydı. Eski bir dostumun işlettiği bu yerde,  yer üstü insanları sadece ağır hasarlı olan araçlarını hurda niyetine satıyorlar. Yeraltı insanları ise çaldıkları lüks arabaları hurdaya çeviriyor, uyuşturucu ticareti yapıyordu. Yol üstündeyken aradım. Çaldı, çaldı ve çaldı. Cevap gelmedi. Tekrar aradım, yine cevap gelmedi. Telefonu açana kadar aradım. Sonunda açtı. 


"Ne oldu, ne bu acele?"

"Sana doğru geliyorum. Yüklü miktarda uyuşturucu var elimde. "

"Nereden buldun?"

"Bırak nereden bulduğumu. On dakikaya oradayım."

"Tamam."

Ben eski dostumun belli etmediği mutluluğum. Mutluluğu belli etmemen gereken yerler vardır. Ciddiyet dolu bir ortamdayken, mutluluk verici haber aldığın zaman o mutluluğu içerinde yaşamalısın kısa bir süre. Diğer insanların dikkatini dağıtmamalısın. Aksi halde insanların nefret edeceği bir kişi haline dönüşürsün ve o insanlar benim gibi biriyse mutluluğunu kursağında bırakabilirler. 

Eski dostumun araba hurdasına gelmiş bulunmaktaydım. Eski dostum diyordum çünkü eski dostlar sadece işin düştü mü arayacağın kişilerdir. Aranız ne iyidir ne kötü. Çıkar ilişkisi dostluktan daha ön plandadır. Dostluk bambaşka bir şeydir. Her anında yanında olan kişiye dost dersin. Birbirinizden sürekli haberiniz olur. Aranızda bir kıyafetin lafı olmaz veya birkaç hüzünlü kelimenin veya bir ayakkabının veya birkaç kafa şişirmenin. İşte bu yüzden eski dostum diyordum. Dostum da hiç yoktu orası ayrı tabi. Araba hurdası, geceleri fazlasıyla tenha gündüzleri ise fazlasıyla kalabalık olan, kalabalığı ise hayattan umudunu yitirmiş insanlar tarafından olan biraz ürkütücü bir yerdeydi. Kornaya dokundum, eski dostum girişe gelip beni karşıladı. Fazla vaktim olmadığını ve elimdekilerin ederinin yarısı paraya ona hepsini verebileceğimi söyledim. Hiç ikiletmedi, sorgulamadı ve kabul etti. Parayı alır almaz çıktım oradan. Kamyonete bindim ve sıradaki işimi yapmak için yola koyuldum. 

0 Comments:

Yorum Gönder